İsmail Uğural


Buğday üretimini neden artırmalıyız? (1

Buğday üretimini neden artırmalıyız? (1


Buğday üretimini neden artırmalıyız? (1)

TÜRKİYE, kadim ve stratejik tarım ürünü buğdayın anavatanı.

Türkiye; un ihracatında dünya lideri, makarna ihracatında ise dünya ikincisi.

Buğday unu, makarna, bulgur, bisküvi ve fırıncılık gibi ürünlerde de küresel pazarlar bakımından önemli pay sahibi bir ülke konumunda.

Tabii buğday da söz konusu ürünlerin üretimi ve ihracatının devamlılığı için olmazsa olmaz bir hammadde.

Son yıllarda hububat ve unlu mamuller sektörlerinde çeşitli etkinliklere katıldım.

“İyi ki de katılmışım” diyorum, çünkü 25 yıldır tarım ve gıda yazıyorum, TV programları yapıyorum, ancak bu toplantılarda her seferinde yeni şeyler öğreniyorum.

Öyleyse, son söyleyeceğimi baştan ifade edeyim.

Buğday gerçekten de fazlasıyla önemli bir stratejik ürün.

Özellikle son 4-5 yıl içinde gerek küresel gerek bölgesel düzeyde meydana gelen olaylar ve gelişmeler bu gerçekliği apaçık ortaya koyuyor.

Kısacası, zamanın ruhu bizlere buğday üretiminin daha da artırılması zorunluluğunu adeta dayatıyor.

KAMPANYA BAŞLATIYORUM

Şimdi sadede gelirsek:

Ben de acizane kendi çapımda bir kampanya başlatmak istiyorum.

Peki, bu durumda ne yapabilirim?

En azından bu köşede bir farkındalık çalışması yapabilirim diye düşündüm ve başlıyorum.

Önce sektör temsilcilerine sormakla işe koyuldum.

“Geliniz” dedim, “Yapabildiğimiz ölçüde kamuoyuna bu gerçekliği anlatmaya ve ekonomi medyasının, sosyal medyanın ve kaçınılmaz olarak ekonomi politikasında karar vericilerle birlikte tarım bürokrasisinin dikkatini çekmeye çalışalım.”

Türkiye’nin önde gelen genç ve başarılı tarım-gıda sanayicisi Dr. Eren Günhan Ulusoy'a sordum:

“Neden buğday üretimini artırmalıyız?”

DAHİLDE İŞLEME REJİMİ NEDİR?

Aynı zamanda Uluslararası Un Sanayicileri ve Hububatçıları Birliği (IAOM) Avrasya Başkanı olan Dr. Ulusoy, “Türkiye, Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında ihracat gerçekleştirdiği ürün kadar buğday ithalatı yapmaktadır” diyerek söze başladı ve ekledi:

“DİR, Türkiye’de ihracatı teşvik etmek, sanayicinin rekabet gücünü artırmak ve katma değerli ürün üretimini desteklemek amacıyla uygulanan bir ticaret politikası aracıdır.

Bu rejim özellikle buğday, un, makarna, bisküvi, irmik, nişasta gibi tarım ve gıda sanayi ürünlerinde büyük önem taşıyor.

DİR, bir firmanın yurt dışından vergisiz olarak hammadde (örneğin, buğday) ithal edip, bunu işleyerek ihraç etmesine imkân tanıyor."

BUĞDAYIN KATMA DEĞERİ

“Burada asıl amaç, Türkiye’de üretim yapan firmaların dış pazarlarda rekabetçi fiyatlarla ihracat yapabilmesini sağlamak.

Bir un fabrikası yurt dışından buğdayı gümrük vergisi ve KDV ödemeden ithal eder.

Buğdayı un veya makarnalık yarı mamul haline getirir.

Ürünü yurt dışına satar.

Bu süreçte ithal ettiği buğdayı yurt içinde satamaz, çünkü vergi muafiyeti yalnızca ihracata yöneliktir" diyen Dr. Eren Günhan Ulusoy, buğdayın temel özelliklerini şöyle tanımladı:

“Buğday sadece gıda değil, aynı zamanda sanayiye hammadde sağlayan stratejik bir üründür.

Un, makarna, bulgur, yem, nişasta, gluten ve biyoetanol gibi birçok sanayi kolu buğdaya dayanır.

Üretimde istikrar sağlandığında, gıda sanayi için de sürdürülebilir hammadde temini olur, ihracatçının rekabet gücü artar.

Bu çerçevede ele aldığımızda üretimin neden artırılması gerektiği apaçık ortaya çıkıyor."

GELELİM SU YÖNETİMİNE

Peki, buğday üretiminin artması için neler olmalı, neler yapılmalı?

Dr. Ulusoy, bu soruma şu yanıtı verdi:

“Türkiye buğday verimi açısından dünya trendlerini takip ediyor.

Ancak ekim alanı olarak baktığımızda üretim alanımız azalıyor.

Bu arada, üretim miktarımız azalırken son 2021/22 sezonundan sonra toparlanma sağlandı.

Daha fazla üretimin artırılabilmesi için mevcut tarımsal desteklerin sürdürülmesi, finansal desteklerin güçlendirilmesi, verimlilik artışı ve özellikle su yönetiminin iyileştirilmesi büyük önem taşıyor.

Şu anda su yönetimi en önemli sorun olarak öne çıkıyor.

Türkiye’de buğday ekim alanlarının resmi kayıtlara göre yaklaşık yüzde 25’i sulak, yüzde 75’i ise kıraç ve susuz alanlarda yer alıyor.

Bu durum üretimi iklimsel risklere daha açık hale getiriyor.

Bununla birlikte Doğu Karadeniz dışında Türkiye’nin hemen tüm bölgelerinde buğday yetiştiriciliği yapılıyor.

Bu yaygın üretim alanı sayesinde bölgesel kuraklık gibi olumsuzluklar her yerde farklı düzeyde hissediliyor, dolayısıyla ülke genelinde kuraklık kaynaklı üretim düşüşleri çok daha sınırlı yaşanıyor.

Türkiye olarak iklim değişikliğiyle mücadele etmezsek, artan sıcaklık ve bozulan yağış rejimi tarımsal üretimde dalgalanma ile birlikte hububatta daha yüksek ithalat ihtiyacıyla bizi karşı karşıya bırakabilir.

Ayrıca küresel ölçekte de stok korumacılığı, üretim düşüşleri ve ihracat kısıtları görülebileceğinden, ithalat yapılan ülkelerde arz daralması ve fiyat artışları riski de bulunur.

Türkiye’de, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) piyasayı stoklarıyla regüle ederek piyasa dengelerini koruyor.”

Sektör temsilcilerinin görüş ve önerilerini aktarmaya devam edeceğim.