Araştırmaya konu olan 114 ülke içinde Türkiye’nin bakterilerin antibiyotik direncinin en yüksek olduğu ülkeler arasında hemen hemen tüm bakteri türlerinde ilk 3’te yer aldığının altını çizen Başaralı, "Türkiye’de bağırsak hastalıklarına sebep olan ve koli basili olarak da bilinen escherichia coli bakterisinin etken maddesi sefalosporin olan antibiyotiklere karşı direnç oranı yüzde 43.3, aynı bakterinin, etken maddesi florokinolon olan antibiyotiklere direnç oranı yüzde 46.3 olarak bildirilmiş. Akciğerlerde rahatsızlığa sebep olan Klebsiella pneumoniae bakterisinin etken maddesi sefalosporin olan antibiyotik ilaçlara direnç oranı yüzde 52.4 tespit edilmiş. Hastane bakterisi olarak da bilinen staphylococcus aureusun metisilin antibiyotiklerine direnç oranı yüzde 31.5, bu Avrupa ülkelerine göre yüksek bir oran. Türkiye’de zatürre, menenjit, kulak iltihabı ve sinüzitte en çok sebep olan bakteri olarak nitelendirilen streptococcus pneumoniaenin tedavisinde uzun süredir penisilin içeren ilaçlar kullanılmıyor çünkü WHO’nun raporuna göre bu bakterinin Türkiye’de penisilin direnci yüzde 44.8 olarak bildirilmiş" ifadelerini kullandı.
WHO’nun raporuna göre antibiyotiklere direnç gelişimindeki artışın dünyanın her bölgesinde sürdüğüne vurgu yapan Başaralı, "İnsanlık artık antibiyotik öncesi döneme geçiş yaptı. Yani basit hastalıklardan ölümler antibiyotik direnci nedeniyle giderek artacak. Direnç gelişimine acilen önlem alınmazsa yıkıcı sonuçları olacağı açıktır. Antibiyotiklerin endikasyon olmaksızın kullanımı, endikasyon olmasına karşın uygun doz ve doz aralığında kullanılmaması, gereğinden kısa veya uzun kullanılması gibi sorunlar ancak hekim, eczacı ve toplumun konuyla ilgili bilgilendirilmesi ile aşılabilir. Antibiyotik direncine karşı dur diyelim. Unutmayalım, çözüm elimizde" dedi.