Muammer Kökcüoğlu


Bu Akşam Kadir Gecesi

Bu Akşam Kadir Gecesi


Bu Akşam Kadir Gecesi

«İnsana en yakın zaman âtidir» kelâmı, ne kadar yerinde bir söz!

Dün denecek kadar yakın bir geçmişte, Ramazan-ı Şerife kavuşmanın heyecanı ile sevinirken, bayrama yaklaşmışız. Bu mübarek aydan ay­rılmanın acısı, bayramın sevinci kadar büyüktür.
İslam´ın şartlarından bulunan orucun farz kılındığı, Kur´ân gibi muhteşem bir kitabın indirildiği ramazandan ayrılmak çok zor. Lâkin bin aydan hayırlı bir geceye kavuşmak için bu ayrılığa katlanmak ge­rekiyor. Ayrılıkta vuslat, vuslatta firkat, acı ve tat, birlikte ve iç içe sunulmuş bulunmaktadır.
-Leyle-i Kadir´in bu yüce değeri nereden gelmektedir?

Allah´ın kitabı olan Kur´ân-ı Kerim, Leyle-i Kadir´de inmiştir. Leyle-i Kadir, haddi zatında değeri yüksek bir gece idi. Kur´ân´ın bu gecede inmeye başlaması ile kıymeti bir kat daha arttı. Zira sultana saray gerekirdi.
Kur´ân sultanına Kadir gecesi zarf oldu. Kitabı İlâ­hînin ineceği zamanın, diğer vakitlerden daha üstün bir değere sa­hip olması tabiîdir. Kur´ân-ı Kerim´in bu gecede indirilmesi geceye ikin­ci bir şeref kazandırmış oldu.

Kadir Süresinde Allah Teâlâ şöy­le buyurmaktadır:
?Gerçek, biz onu Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ?o büyük fazlı şerefini´ sana bildiren nedir? Kadir gecesi bin aydan ha­yırlıdır. Onda melekler ve ruh, Rablerinin izniyle, her bir iş için iner de iner. ?O gece´ tanyeri ağarıncaya kadar bir selâmdır.?

Leyle-i Kadir´in, kadiri bilinirse ondan istifade edilir. Değeri bi­linmedikçe her gece kadir olsa ne istifademiz olur. Bunun içindir ki ?Her gördüğünü Hızır bil, her geceni Kadir bil? denilmiştir.

Bir hadîs-i şeriflerinde Resûlullah Efendimiz buyuruyorlar ki:
?Kim faziletine inanarak ve Allah´ın rızasını umarak Kadir gecesinde ibadet için kalkarsa geçmiş günahları bağışlanı.?

Resûl-i Ekrem Efendimiz geçmiş ümmetlerin ömürlerinin çok uzun olduğunu, içlerinde asırlarca yaşayanların bulunduğunu, bunlara kı­yasla kendi ümmetinin ömürlerinin kısalığını düşünür ve üzülürdü. Teessürü, sadece kendi ümmetinin kısa ömürde fazla hayra koşamayacağından ileri gelmekte idi.

Allahü Teâlâ, Habibi´nin kalbini hoş etmek için bu geceyi ikram etti. Bir gecede bin ayın sevabını lütfede­ceğini vaat buyurdu.
Değişik rakamlar taşıyan kâğıt paraların, birbirinden fark ve üs­tünlüğü, ne kâğıtlarının ebadından ne de evsafından ileri gelmekte­dir. Sadece darphanenin vurduğu üzerindeki rakamdan doğmaktadır. Bu gecenin değeri de, manevî darphanede böyle basılmıştır. Mevla´mıza göre ne güçlük var? Mutadı daima kerem ve ihsan olan Rabbimiz, böyle lütfetmiş. Sonsuz hamdolsun!..

Arzu ederseniz, gelin sizinle birlikte on dört asır öncesi Arap Yarımadası´na fikrî bir seyahate çıkıp oymak oymak, kabile kabile insan yığınlarının hayatını ve davranışlarını seyredelim. Kâbe-i Muazzam´ının bulunduğu Mekke şehrine de uğrayalım... O devri görüp, Kur´-ân-ı Mucize´yi beyanın inmesiyle insanların nasıl büyük bir değişik­liğe uğradığını anlamış ve her iki devri, vicdan terazisinde tartmış ola­lım.

Cahiliyet devrinde insan, Mabut-i Hakiki´yi unutmuş, taşlardan mabut imal ediyordu. Nalın yontar gibi, put yapıyor o nesneye tapı­yordu. Kafasına vura vura imal ettiği puta, Rabbim diyordu. Yeryü­zünün en şerefli varlığı olması gereken insan, taşların ve odunların oyuncağı hâline gelmişti.

İnsanoğlunun iki eli, bir boğazı besleyemeyecek kadar, sanat ve ziraattan uzaktı. Onun tek geçim yolu; vurup kırmak, öldürüp soy­maktı, insan, perişan ve insanoğlu açtı?
Mabut olursa taş, ağaç; insanoğlu kalmaz mı aç!
Fuhuş Memduh, edep makdûh, vicdan mecruh, idrak meflûç idi. Merhamet, insan sellerinin kalplerinde değil, dillerinde bile dolaşmaz olmuştu. Kendi öz kızını diri olarak toprağa gömen insanın, diğer kim­selere merhameti olur mu hiç?

Erken kalkan birtakım kimseler, ulvî bir mefkûre için değil, nef­si için vurguna çıkarlardı. Erkekleri kılıçtan geçirip, mallarını yağ­ma, kadın ve kızlarını esir ederlerdi.

Kâbe´nin etrafında çırılçıplak dolaşmayı, ibadet diye yapan, ıs­lık çalmayı, el çırpmayı dua sanan bu güruhun hayâsızlığını anlatma­ya kitap dolusu söz gerek!
İnsan, bu perişanlıklar içinde uğraşırken Hira´dan bir nur parladı ve bir ses yükseldi. Bu nur, İslam´ın nuru. Bu ses, Hazret-i Muhammed´in ağzından dökülen Kelime-i Tevhit idi.
«La ilahe illallah!»
Kimi koşup iman etti coşarak, bazı kalpler ise pek çok! Kurân-ı Kerim, her türlü kötülüğe galebe etti. Güneş doğunca karanlık dayanabilir mi hiç?
Küfrün yerini iman, cehlin makamını ilim, zulmün mevkiini adâlet almış, âlem başka bir âlem olmuştu.
Kur´an´ın getirdiği bu değişiklik ve zafer, beşere şahsiyet kazan­dırdı ve dünya selâmetiyle birlikte ahiret saadetine eriştirdi. Bunun içindir ki Kur´ân-ı Kerimin inmeye başladığı Leyle-i Kadir´in kadri, pek yücedir. O gece gelince camiler dolup taşmakta, müminler gufranı İlâhîye ye koşmaktadırlar.

Hazret-i Âişe (r. a.) validemiz diyor ki: «Ramazanın son on günü girince Peygamber (s.a.v.) izarını bağlar, gecesini ibadetle ihya eder ve ehli beytini de uyandırırdı». Resulüler Efendimiz diğer günler­den daha çok gayret ederdi.

Leyle-i Kadir´in senenin diğer günleri içinde bulunacağı görüşün­de olan ilim erbabı da bulunmakla beraber, cumhur-u ulema, ramaza­nın son on günü üzerinde durmaktadırlar. Bu hususla ilgili hadislerin birbirini teyit etmesi sebebiyle, ilim adamları arasında bir ekseriyet ittifakı vücut bulmuştur.

Peygamber (s.a.v.) ramazanın son on gününde itikâfa girer ve şöy­le buyururdu: ?Leyle-i Kadir´i, Ramazan´ın son on günü içinde ara­yınız.?
Hazret-i Ömer´den nakledilen bir hadîs-i şerifte, ?Kim Leyle-i Kadir´i ararsa son yedi gün içinde arasın? buyurmuşlardı.

Hazret-i Ayşe´nin naklettiği diğer bir hadîs-i şerifte şöyle ifade edil­mektedir: ?Leyle-i Kadr´i Ramazan´ın son onunun tek günlerinde ara­yınız.?


Halkın arasında yaygın ve meşhur olan, Kadir Gecesi´nin ramaza­nın yirmi yedinci gecesi olmasıdır. İbn-i Hubeyş (r.a.) diyor ki: Ben, Übeyy b. Kâ´b´a Kardeşin İbn-i Mes´ud ?Kim senenin her gecesinde ibadet için kalkarsa Leyle-i Kadir´e tesadüf eder? demektedir. sen ne dersin? diye sordum. Ubeyy (r.a.):
?Allah ona merhamet etsin, o, halkın tembellik etmemesini dili­yor da onun için böyle söylüyor. Haberin olsun! O, Leyle-i Kadr´in ramazanda olduğunu muhakkak biliyor. O gece muhakkak son on gündedir. Leyle-i Kadir muhakkak yirmi yedinci gecedir.? dedi. Sonra bir istisna yapmadan Kadir Gecesi´nin yirmi yedinci gece olduğu­na yemin etti. Ben Übeyy´e ?lâkabı ile hitap ederek´:
?Ey Ebî Münzir, hangi şey sebebiyle bunu bu kadar katiyetle söylüyorsun?? dedim. O:
Resulullah´ın bize haber verdiği işaretle biliyor ve ifade ediyo­rum. Cevabını verdi.

Ebû Dâvud ve Ahmed b. Hanbel´in rivayet ettikleri hadîs-i şerifte de:
?Kadir Gecesi Ramazan´ın yirmi yedinci gecesidir.? buyur­muşlardır.

Allah´ımıza hamt-ü senalar olsun ki, bizi mümin olarak yaratmış ve bu mübarek günlere eriştirmiştir. Hüner, bunu ihya edebilmek ve bu zaman içinde iyi ve hayırlı işler yapmaktır.

Bu vesileyle Mübarek Kadir Gecenizi tebrik ediyorum Sevgili okurlarım?